31 Ekim 2018 Çarşamba

Çocukların kendi sokaklarında ve doğada oynamaları giderek zorlaşıyor !

Açık havada koşmak, oynamak bir çocuğun yalnızca fiziksel gelişimi için değil aynı zamanda kişisel gelişimi için de son derece önemlidir. Oyun, çocuğun psikolojik gelişimine, sosyalleşmesine katkı sağlar. Çocuklar oyun oynayarak problem çözme yeteneklerini ve yaratıcılıklarını geliştirirler, kısaca hayata hazırlanırlar.1989 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi oyunu ve rahatlamayı çocuklar için bir hak olarak tanımlamaktadır. Aslında çocuğun oynayabildiği her alan bir oyun alanıdır. Çocuklar evlerinin bahçelerinde, sokaklarında ya da mahallelerindeki boş bir arsada arkadaşları ile birlikte üstelik yaratıcı bir biçimde oynayabilirler. Bugün, özellikle küçük kentlerde büyümüş yetişkinlerin çocuklukları muhtemelen bu şekilde geçmiştir. Kardeşler, kuzenler, komşu çocukları hep birlikte tüm mahalleyi oyun alanına çevirebilmişlerdir. Ancak, ne yazık ki yaşadığımız yerler değişiyor. Artan nüfus, yapılaşma, taşıt trafiği nedeniyle çocukların kendi sokaklarında oynama şansları azalıyor. Hele büyük kentler için artık bu imkansız. Üstelik giderek daha fazla anne çalışma hayatına katılmakta, büyük aileler yerini küçük ailelere bırakmaktadır. Bu durum, çocuğun dışarıda geçirdiği zamanın daha kısıtlı olması anlamına gelmektedir. Kentleşme süreci ve değişen toplumsal yapıya paralel olarak çocukların oyun oynamaları için düzenlenmiş güvenli mekanlara olan ihtiyaç da giderek artmaktadır.

Çocuk parkları, küçük çocuğu olan ailelerin (ya da annelerin) en fazla zaman geçirdiği kamusal mekanların başında gelmektedir. Bununla birlikte çocuklar ve aileleri için son derece önemli bu mekanlar genellikle bizim kentlerimizin en ihmal edilen alanları olmaya devam etmektedir. Bunda çocukların ve kadınların kent yöneticilerine taleplerini iletememelerinin ve çocukların kentte hiçbir temsiliyetleri olmamasının payı büyüktür. Çocuklar seçimlerde oy kullanamazlar. Çocuk parklarının ihmal edilmesindeki bir diğer neden, acaba 40 yaşın üstünde ve çoğunluğu erkek olan yöneticilerin çocukluklarında oyun oynamak için bir oyun parkına ihtiyaç duymamış olmaları ya da kendi çocukları ile parka gitmemiş olmaları olabilir mi? İyimser bir tahminle yöneticiler henüz bu ihtiyacın farkında değiller ya da iki salıncak ve bir kaydırağın yeterli olduğunu sanmaktadırlar.
Çocuk dostu kentler… 

Oyun alanlarının niteliği ve niceliği tüm dünyada önemli bir yaşam kalitesi göstergesi olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda yaygınlaşan “çocuk dostu kentler” yaklaşımı çocukların yalnızca kendileri için ayrılan alanlarda değil tüm kentte güvenli bir biçimde hareket edebilmelerine vurgu yapmaktadır. Hatta bu yaklaşım çocukların kendileri için ayrılmış alanlara hapsedilmelerinin bir tür kentsel ayrışmaya neden olduğunu ve çocukları görünmez kıldığını savunmaktadır.Çocuk dostu bir kentte tüm kamusal mekanlar çocuklar da düşünülerek tasarlanmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder